Neden podcast sohbeti?
Uzun yıllardan bu yana Almanya’da yaşamakta olan gazeteci yazar Osman Çutsay ve Cemil Fuat Hendek, Cuma kıvılcımlarını neden başlattılar?
İşte yanıtları:
Türkiye’de emperyalizm söz konusu olduğunda dikkatler hemen ABD’ye çevrilir.
Dünya jandarmasının henüz cumhuriyet kurulmadan önce ve sonra, özellikle 50’li yıllardan itibaren bu topraklarla kurduğu ilişkilere bakarak bunun haklılığı tartışılamaz.
Ne var ki, bu arada ülkemizde toplumsal yaşamın eksiksiz tüm alanlarına tırnaklarını geçirmiş bir başka sinsi emperyal güç görünmez olmakta: Almanya.
Alman emperyalizminin, ülkemizdeki binlerce irili ufaklı şirketle, iki ülke arasındaki ticaret ilişkileriyle ekonomide ne denli etki sahibi olduğuna pek ender değinilmekte.
Geçmişten bugüne sadece liberal partilerle değil, aynı zamanda faşist MHP’den siyasal İslamcılara ve tabii sosyal demokratlara uzanan siyasal yelpazenin eksiksiz tümüyle kurduğu ilişkiler ve bunun sonucu olarak ülkedeki siyasete ne denli müdahil olduğu pek az tartışılmakta.
Alman emperyalizminin çok önemli bir diğer misyon görevlisi olan, pek çok alandaki vakıfların ülkemizdeki faaliyetleri ise çoğunlukla gözlerden kaçmakta.
İşin kötüsü, halkımız arasında Amerika’ya karşı genel bir antipati varken, Almanya’ya sempatiyle bakanların çoğunlukta olmasıdır.
Bir zamanlar Almanya’da çalıştıktan sonra ülkesine dönen insanlar bile, oradayken Almanların yabancı düşmanlığından, burnu büyüklüğünden şikâyet ederken; yurda döndükten sonra bunları unutup Almanları dosthanesine yazmaktadır.
İşin daha da kötüsü, Türkiye’de Almanya sempatisinin sol çevrelerin pek azı dışında hemen hepsini sarmış olduğudur.
Özellikle bu çevreler Almanya’daki demokratik düzene, sosyal devlete, özgür medyaya ve benzerlerine hayranlık beslemektedir.
Avrupa Birliği seviciliğinde, onun temsil ettiği Batı’nın üstün değerlerine uzanan sempatide de Almanya’nın önemli ölçüde etkisi vardır.
Yukarıda sayılanlardan daha da kötüsü var:
Almanya’da yaşamakta olan Türkiye kökenli sol çevrelerin hemen tümü, bu “demokratik düzen”, “özgür medya”, “sosyal devlet” masallarının yalancı şahidi konumundadır.
Burada yaşayan liberallerin, yetmez ama evetçilerin, buraya sığınmış Gülen cemaati üyelerinin ve Kürt ulusalcılarının bu propagandayı misyon edinmiş olması anlaşılır bir durum.
Kendisini gerçekten sol olarak kabul edenlere gelince, sınıfsal açıdan en yüzeysel bir bakışla bile görülebilecek bir gerçeği inkâr etmelerine ne demeli?
Cumadan cumaya yarım saatlik sohbetle bu kocaman açık kapanır mı?
Tabii ki hayır.
Ancak unutulmasın: podcastimizin hiçbir fon bağlantısı dolayısıyla kısıtı, sansürü yok ve olmayacak. Dolayısıyla ortaya saçılan kıvılcımlar, gerçeğin başka bir yüzünü işaret ederken sana da farklı bir bakış sunabilir.